Kaçkar Dağları Milli Parkı
|
|
Rize ili,Çamlıhemşin ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.Milli Park alanına,Çamlıhemşin ilçesinden 16 km.lik bir karayolu ile ulaşılmaktadır.
Kaçkar Dağlarının batısındaki Fırtına Deresi ve doğusundaki Hemşin Deresi zengin bir flora ile kaplıdır. Bu bitki örtüsü karstik flora özelliğinde olup gerek alt flora gerekse üst flora endemik türleri içermektedir. Türkiye'de Rhodendron'ların 3000 m ye ulaştığı tek yer burasıdır.
Ülkemizde Pleistosan'e ait buzul izleriyle beraber aktüel buzlaşmanın birlikte görüldüğü ender yerlerden birisi de Kaçkar Dağlarıdır. Bu sahada birçok buzullarla birlikte;buzul gölleri, buzul vadileri, sirkler ve mazeler bulunmaktadır.
Genel olarak granit ve granitik kayaçlardan meydana gelen jeolojik yapı üzerinde Alp Orojenezi'nin derin etkileri görülmektedir.
Fauna açısından da zengin olan Kaçkar Dağlarından kurt,ayı,domuz,tilki,yaban keçisi, geyik sansar, çakal, yaban tavuğu vb. bulunmaktadır.
Kaçkar Dağlarından yükseltinin kısa mesafede artması yaylacılık etkinliklerine bağlı bir takım yayla yerleşim alanlarının ortaya çıkmasına yol açmış,böylece Kaçkar Dağlarında ayrıca yayla yaşam kültürü ve sosyal yaşantısı artı bir değer olarak ön plana çıkmıştır.
Başta Fırtına Deresi ve Hemşin Deresi olmak üzere, bitki çeşitliliği ve zenginliği ile fauna çeşitliliğinin yoğunlaştığı bütün vadiler görülmeye değer niteliktedir. Fırtına Deresi Vadisinde yer alan Zilkale Harabeleri kültürel açıdan önemli bir değer taşır. Aynı zamanda, yörenin sosyal -kültürel ve ekonomik mekansal görüntüsünü sergileyen yayla yerleşimleri hem doğaya uyumu hem de mimari değerleri ile ziyaretçileri etkileyici özellikler taşımaktadır. Bu yayla yerleşimlerinin başlıcaları, Ayder yaylası ve kaplıcalarıdır.
Ayder yayla alanı yakınında günübirlik kullanıma yönelik hizmet sunan düzenlenmiş saha, ayrıca tracking sporuna uygun topografya ile dağcılık faaliyetlerine olanak sağlamaktadır.
Çamlıhemşin ilçesi ,Ayder yaylası başta olmak üzere yayla yerleşim alanları ile Milli Park mahalli yetkilerinin kontrolü altında ve yetkililerin göstereceği yerlerde çadırla ve karavanla konaklama sağlanabilir.
|
Saklıkent Milli Parkı
|
|
Saklıkent Milli Parkı Muğla ili Fethiye ilçesi ile Antalya ili Kaş ilçesi sınırları içerisinde, Eşen çayının bir kolu üzerinde yer almaktadır.Saklıkent'e ,güneyden Kalkan-Yeşilova yol ayrımından Palamut köyü ile kuzeyden Kemer yolu ile ulaşılmaktadır.
Milli Parkın ana özelliğini, 1000-1100 m. yüzeyi içerisinde gelişen ve oldukça dik vadi yamaçlarına sahip Saklıkent Kanyonu oluşturulmaktadır. Kanyon iki havza arasında uzanan Antesedan bir özellik sunmaktadır.
Yöredeki irili ufaklı kanyonların meydana gelmesinde tektonik emarelerin yanında kast oluşumunda önemli rol oynadığı görülmektedir. Özellikle Saklıkent Kanyonu içerisinde , bazı kesimlerin, karstik tünellerin çökmesi sonucu , kanyonun oluşumuna katkıda bulunduğu gözlenmektedir. Bu tür yerler vadi yamaçlarının birbirine doğru hafif ters şekilde eğimlendikleri ve tabanda önemli oranda enkaz deposunun varlığı ile vadinin diğer kesimlerinden ayrılırlar.
Yöre tektonik kontrollü bir jeomorfolojik gelişimine sahip olup, özellikle düşey yönlü tektonizma Saklıkent kanyonunda gelişme seyrini etkilemiş ve bugünkü görünümünü almasında Litelojik yapıya önemli ölçüde yardımcı olmuştur.
Milli Park alanında Orman Formasyonu kızılçam(Pinus Brutia),karaçam(Pinus Nigra) ve sedir (Cedrus Libani) meydana gelmektedir. Bunlar sahadaki jeomorfolojik basamaklarında bulunduğu yükseltiye göre sırasıyla maki,kızılçam,karaçam,ve sedir yer alır. Kanyon girişine yakın kesimlerde kızılçam yaygınlık gösterirken , özellikle Milli Parkın güneydoğu kesiminde 1000 m.nin üzerinde ki zonlarda karaçam, Dumanlıdağ ve yakın çevresinde ise anıt niteliğinde sedirler etkileyici görüntüler sunar. Ayrıca Aktez yaylasının güneydoğu kesimi , soğanlı bitkilerin (Sıklemenlerin)endemik olarak yerleştikleri ve yetiştikleri sahadır.
Milli Park sahasında; Milli Parka ismini veren ve ziyaretçileri vahşi yapısıyla çeken Saklıkent Kanyonu görülmeye değerdir. Ayrıca Milli Park yüksek rakımlı bölgelerinde yer alan yayla gelişimleri hem sosyal-kültürel yaşam şekilleri ile hem de doğal güzellikleri ile ziyaretçilere doğanın sunduğu eşsiz değerleri oluştururlar. Dumanlıdağ mevkii gerek anıt niteliğindeki sedir ağaçlarının etkisini bırakması gerekse denize açılan etkileyici manzara seyir noktası olması sebebiyle ziyaretçilerin mutlak uğraması gerekli noktalardır.
Fethiye ilçe merkezi ile Kaş ilçe merkezinde konaklama yapılabilir. Milli Park sahasında yer alan yayla yerleşimlerin de ise görüşmeler yapılarak konaklama sağlanabilir. Aynı Milli Park mahalli Teşkilatının uygun gördüğü sahalarda geçici olarak çadır ve karavanla konaklama yapılabilir.
|
Ilgaz Dağı Milli Parkı
|
|
Batı Karadeniz Bölgesinde, Çankırı ve Kastamonu il sınırları içerisinde yer almaktadır. Milli Park alanına Çankırı-Kastamonu Devlet Karayolu ile ulaşım sağlanmakta olup saha Kastamonu'ya 45 km.,Ankara'ya 200 km. uzaklıktadır.
Orta Anadolu'dan Kuzey Anadolu'ya geçiş kuşağında yükselen Ilgaz Dağlık yöresinin arazi yapısı genellikle serpantinler,şistler ve volkanik kayaçlardan meydana gelir. Sahada yer yapısı kadar dağ oluşum hareketleri yönünden de ilgi çekici örnekler bulunmaktadır. Ülkemizin en uzun ve en hareketli kırık hattı olan kuzey Anadolu fayı,Ilgaz Dağının güney eteklerinden geçer. Ayrıca saha değişik karakterde vadiler sırtlar ve doruklardan meydana gelir, üstün peyzaj güzellikleri sunan jeomorfolojik yapıya sahiptir.
Ilgaz Dağının eteklerinden doruklarına doğru gelişen karaçam, sarıçam, göknar hakim ağaç türlerinden meydana gelen bitki örtüsü, zengin ormanaltı topluluğu ile desteklenmektedir. Bol ve bütün yıl akışlı akarsuları ile zengin bitki örtüsünün oluşturduğu şartlar karaca, geyik, yaban domuzu, kurt, ayı, tilki gibi yaban hayatı türlerine uygun yaşama ortamı sunmaktadır.
Milli Parkın diğer önemli bir kaynağı da kış sporları imkanıdır. Ilgaz Dağının bu doğal ve rekreasyonel kaynakları ana özelliğini oluşturur.
Ilgaz Dağının yer yapısı ve dağ oluşumu hareketlerinin ilginç ve ilgi çekici örnekleri ziyaretçileri çeker özelliktedir. Ayrıca Milli Park sahası içerisindeki değişik bitki zenginliği ve peyzaj değerlerini sunan vadiler ve sırtlar mutlak görülmesi gerekli yerlerdir. Milli Parkın kayak sporu yapma imkanı sunan Ankara Konağı da önemli bir değer noktasıdır.
Ankara il merkezine en yakın kayak sporu merkezi bu Milli Park içerisindedir. Ayrıca sahada ziyaretçilerin doğal yürüyüş,çadırla ve karavanla kamp yapma olanağı ile günübirlik aktiviteleri için uygun olanaklar mevcuttur.
Milli Park sınırları içindeki Baldıran vadisinde alabalık üretme istasyonu ve avlanma göletleri hizmete açıktır. 15 Haziran-15 Eylül tarihleri arasında ziyaretçiler bu sahada sportif olta balıkçılığı yapabilecekleri gibi isteklerine göre üretim istasyonundan balık alma imkanına sahiptirler.
Milli Parka gelen ziyaretçilerin yeme-içme ve konaklama ihtiyaçlarını karşılamak üzere park içinde bir otel ,idari müze ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne ait eğitim tesisleri bulunmakta, ayrıca Milli Parkta kış sporları için Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nün Tele-Sandalye Tesisi bulunmaktadır
|
Olympos-Çıralı
|
|
Antik Likya'nın en önemli liman kentlerinden olan Olympos, tarih boyunca mitolojiyeye konu olmuştur. Konumunun elverişliliği nedeniyle korsanların barınağı olan Olympos, bugün sahip olduğu tarihsel değerleri, 3200 m'lik mutteşem sahili, endemik bitkileri, Caretta caretta'ları Khimaira'sı, tüm sportif etkinliklere olanak veren muhteşem doğası ve pansiyon olarak kullanılan meşhur ağaç evleri ile tüm dünyaca bilinmektedir.
Kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, M.Ö. 168-78 yıllarında basılan Likya Konfederasyon sikkelerinde adı geçmektedir. İktisadi bir birlik olan Likya Konfederasyonu konseyinde, Olympos’un üç oy hakklı olduğu bilinmektedir.
Tarihçilere göre, M.Ö. 80 yılında Zenniketes isimli Kilikyalı bir korsan tarafından ele geçirilen kent, 78 yılında Romalılar tarafından alınmıştır.
Haçlı seferleri sırasında Venedik, Ceneviz ve Rodos şövalyelerinin istilasına uğrayan Olympos, 15. yy’da Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. Orta Çağdan sonra Yakın zamana kadar Türk yerleşimin olmadığı kent sadece göçerler tarafından kışlak olarak kullanılmış.
Tamamı arkeolojik ve doğal sit alanı olarak koruma altında olan Olympos, denize açılan ve ortasından Akçay deresinin aktığı bir vadi içine kurulu. Su kanalları, surlar, lahit mezarlar gibi kente aity pek çok kalıntı görülebilir. Antik çağlarda nehir kenarlarına yapılan duvarlarla kanal haline getirilen nehirden gemiler de geçebilmekteydi. Ören yeri girişinden antik kentin kalıntıları arasında yaklaşık 1,5 km yürüyerek Olympos sahiline ulaşılır.
Çıralı
Olympos Antik Kentinin doğusunda yeralan Çıralı yerleşimine, Olympos Antik Kenti sahilinden 300 m doğuya yürünerek, ya da Antalya-Kaş karayolu üzerindeki Çıralı yol ayrımından 11 km sonra ulaşılabilir.
Caretta’ların yumurta bıraktığı muhteşem kumsalı, bölgenin eşsiz sahillerinden biridir. Pek çok endemik bitkinin yaşadığı sahil kumulları ve bölge doğal sit alanıdır.
Çıralı girişindeki köprüden sonra portakal bahçeleri arasından geçen yoldan yaklaşık 3,5 km sonra bölge halkı tarafından "Yanartaş" olarak adlandırılan Khimaira ören yerine ulaşılır.
Çıralı'da doğal yapıyı bozmayacak yapıda pek çok pansiyon ve yeme-içme tesisleri bulunmaktadır.
|
Yanartaş ( Khimaira )
|
|
Bir Lykya kenti olan Khimaira’da, antikçağlardan bu yana hiç sönmeden yanan ateş, bir doğal gaz kaynağının çatlaklardan yeryüzüne çıkmasıyla oluşuyor. Eskiden daha güçlü olan ateş, zamanla küçük ama çok sayıda aleve dönüşmüş. Gündüz saatlerinde belli belirsiz olan alevleri akşam saatlerinde izlemek daha etkileyici olmaktadır. Ören yeri girişinden yaklaşık 20 dakikalık yürüyüşten sonra bu yanar taşların olduğu tepeye ulaşılmaktadır.
|
Yedigöller Milli Parkı
|
|
Batı Karadeniz bölgesinde Bolu ilinin kuzeyinde Zonguldak ilinin güneyinde yer alan Milli Parka Ankara-İstanbul karayolunun 152.km.sinden Yeniçağa ve 190 km.sindeki Bolu ilinden kuzeye ayrılan yollarla ulaşılır. Kışın Bolu-Yedigöller güzergahı(karla) kapalı olduğundan ulaşım sadece Yeniçağa-Mengen-Yazıcık üzerinden yapılır.
Batı Karadeniz Bölgesinin oldukça engebeli bir yöresinde bulunan Milli Parkta heyelanın oluşturduğu göller "Orman Denizi" ni andıran zengin bitki örtüsü göllerde yaşayan alabalıklar ve bu değerlerin yarattığı rekreasyon kullanım potansiyeli ana kaynakları oluştururlar.Genellikle yer yapısı serpantinlerden ve volkanik kayaçlardan oluşan sahada zaman zaman göçük yer hareketleri sürüklenmeye hazır arazi yapısı, göllerin meydana gelmesini hazırlayan başlıca faktörlerdir. Göller, kayan kitlelerin, vadilerin önlerini kapaması sonucu arkada suların biriktiği set gölleridir. Bunlardan bazıları dip kaçakları ile birbirine bağlantılıdır.
Milli Parkta hakim bitki örtüsü kayın ağaçlarıdır. Ayrıca meşe, gürgen, kızılağaç, karaçam, sarıçam, göknar, karaağaç, ıhlamur ve porsuk gibi değişik tür ağaçlar da görülmektedir.
Etkili koruma ile Parkın içerisinde ve yakın çevresindeki sahalarda sayıları artan geyik, karaca, ayı, domuz, kurt, tilki ve sincap türleri bulunmaktadır.
Ülkemizde ilk kültür alabalığı üretme istasyonu 1969 yılında bu Milli Parkta kurulmuştur. Dolayısıyla rekreasyonel açıdan olta balıkçılığına kaynak olmuştur. Ayrıca kampçılık, günübirlik piknik, tabiat içerisinde yürüyüş, fotografçılık ziyaretçilerin uğraşlarıdır.
Yedigöler Milli Parkı içerisindeki Kapankaya manzara seyir yerine çıkıldığında gölleri ve eşsiz peyzaj güzellikleri görmek mümkün olduğu gibi, bu güzergah üzerinde anıt ağaç levhasını da görmek mümkündür. Yol kenarındaki levhanın bulunduğu yerden patika takip edildiğinde anıt ağaç görülebilir. Geyik üretim alanı ziyaret edilebilir.
Milli Park içinde kampçılık ,günübirlik piknik, yürüyüş, fotoğraf çekimi gibi rekreaktif faaliyetler yapılırken konaklama ve yiyecek ihtiyaçları da tesis edilen dinlenme evleri, kır gazinosu ve büfeden karşılanılabilir.
Milli Parkta çadırla ve karavanla konaklanabildiği gibi, misafirhane ve bungalovlardan da faydalanılabilir.
|
Yazılı Kanyon Tabiat Parkı
|
|
Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı
|
|
Akdeniz Bölgesinde Antalya ili merkez ilçesi sınırları içerisindedir.Tabiat Parkı Antalya'dan 22 km. uzaklıktadır. Parka Antalya-Aksu karayolunun Soğucaksu köprüsünden kuzey istikametine ayrılan 8 km.lik bir yol ile ulaşılır.
Sağlıklı orman dokusu ve zengin bitki topluluğu örneklerinin ilgi çekici su ve kaya formlarıyla bütünleştiği eşsiz bir doğal peyzaj özelliğine ve önemli özelliğini meydana getiren Kurşunlu Şelalesi'ne sahip olması nedeniyle 394 hektarlık bölümü 1991 yılında Tabiat Parkı olarak ayrılmıştır.
Kızılçamın hakim olduğu alanda yer yer tek veya küçük gruplar halinde doğu çınarı, defne, harnup, yabani zeytin, sakız ağacı, sögüt ve incir ağaçları bulunmaktadır. Mersin, alıç, zakkum, böğürtlen, yabani gül, sütleğen, ılgın, ladin, kermes meşesi, kekik, yabani nane, kayıt, eğrelti ve sarmaşıklan alt florayı meydana getirir. Su bitkilerinden ise (su üstü) topalak, su nanesi, kamış(su içi) su avizeleri, iplikli yeşilalgler, (yüzer bitki) nilüferleri görmek mümkündür.
Yabandomuzu, tilki, tavşan, sincap, yarasa, ibibik, ağaçkakan, üveyik, sazan, su kaplumbağası, yılan ve kertenkele Tabiat Parkının faunasını oluşturur.
Nisan-Aralık ayları arası parkı ziyaret için en uygun dönemdir. Günübirlik piknik, doğada yürüyüşler ziyaretçilerin yapabileceği uğraşılar arasındadır. Tabiat Parkı içerisinde ziyaretçilerin yeme-içme ihtiyaçlarını karşılayacakları tesis mevcuttur...
|
Taç Mahal
Taç Mahal, Hindistan Türk İmparatorluğu’ nun Timuroğulları hanedanının 5. hükümdarı Şah Cihan Şah-ı
Cihan (Dünyanın Şahı-1593-1666) tarafından, o zamanki imparatorluğun başkenti olan Hindistan’ ın Agra şehrinde, Jumna (Yamuna) Nehri’ nin kıyısında yaptırılmıştır. (Babür Şah’ ın kurduğu Hint-Türk İmparatorluğu, Hindistan’ da 332 yıl (1526-1858) egemen oldu.)
Dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilen bu anıt mezar, Şah Cihan’ ın büyük bir aşkla sevdiği eşi Arcümend Banu’ nun, (Mümtaz Banu Begüm) doğum sırasında ölümü üzerine, onun hatırasına yaptırılmıştır.
Yapının mimarları; Mimar Sinan’ ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi, eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul’ dan davet edilmişlerdi. 1630′ da inşaasına başlanan eser, 22 yıl sonra 1652′ de tamamlanmıştır.
Taç Mahal’ in yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanılmıştır. Aynı mermerden yapılan ve yerden yüksekliği 82 metre olan kubbe, Mimar İsmail Efendi tarafından yapılmıştır.
Kubbe üzerinde altınlı bir alem vardır. Türbenin beyaz mermerden 4 minaresi vardır. Anıtın dört yanına Hattat İsmail Efendi tarafından Yasin suresinin tamamı yazılmıştır.
Anıtkabir
Türk Kurtuluş Savaşı’ nın ve Türk İnkılaplarının büyük önderi Türkiye Cumhuriyeti‘ nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk‘ ün, Türk vatanının bağımsızlığını kazanması için giriştiği savaş ve Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak amacıyla gerçekleştirdiği inkılaplarla geçen yaşamı 57 yıl sürmüş ve Büyük Önder 10 Kasım 1938′ de ebediyete intikal etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’ yi bütün kurumları ile çağdaş uygarlığın bir üyesi yapan, insanlık tarihine mal olmuş büyük bir önderdir. O’ nun yüceliğini her yönüyle temsil edecek, ilke ve inkılapları ile çağdaşlaşmaya yönelik düşüncelerini yansıtacak bir anıt mezar yapma fikri, Atatürk‘ ü kaybetmenin derin hüznü içindeki Türk milletinin ortak isteği olarak belirmiş ve yapımına karar verilmiştir.
Rasattepe (Anıttepe)
Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe‘ nin ismi Rasattepe idi.
Bu tepede, M.Ö 12. yüzyılda Anadolu’ da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı. Anıtkabir‘ in Rasattepe‘ de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı. Bu tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi‘ nde sergilenmektedir.
Halikarnas Mozolesi-Mausoleion
Kral Mausolos adına karısı ve kız kardeşi Artemisia tarafından Halikarnassos‘ da yaptırılmış, Dünyanın yedi harikasından biri sayılan, kolonlarıyla Yunan mimarisini, piramit şeklindeki çatısıyla da Mısır mimarisini birleştiren, oldukça büyük boyutlardaki mezardır. Bu öneminden dolayı kendinden sonra gelen, aynı stildeki tüm yapılara mozole denmiştir.
Mausoleion alanı bugün açık hava müzesi olarak düzenlenmiştir. İçeri girildiğinde sağda Bodrum tipi bir ev görülmektedir. Solda görülen uzun yapı içinde Mausoleion‘ la ilgili kabartmalar, maket ve bazı çizimlerle yapıya ait mimari parçalar sergilenmektedir.
Dünyanın yedi harikası‘ ndan biri diye tanımlanan Mausoleion‘ un yükseldiği yer bugün bir çukur olarak görülür. Bu çukurun ne olduğunu anlamak için öncelikle kapalı sergi salonunun gezilmesi gerekir. Taban ölçüleri 32 x 38 metre boyutlarındaki Mausoleion, bir zamanlar uzun kenarı 242,5 kısa kenarı 105 metre olan geniş bir alanın kuzeydoğu köşesinde yükselmekteydi.
Antik yazarların anlattıklarına göre Mausoleion, dört bölümden oluşmaktadır. En altta yüksek bir kaide (podyum); onun üzerinde kenarlarında onbir, kısa kenarlarında dokuz olmak üzere 36 İon sütunlu tapınak şeklinde bir bölüm vardır; onun da üzerinde 24 basamaklı piramid şekilli bir çatı ve en tepede dört atın çektiği araba içinde Mausolos ve Artemisia‘ nın heykelleri yer almaktadır.
İskenderiye Feneri
Denizin tanrıları adına…” (Cnidianli Sostratus) Şimdi mimari bir harikadan söz edeceğiz; İskenderiye Feneri, her fener gibi denizcilerin limana güvenle dönmeleri için yapılmıştır. Çağında dünyanın en uzun yapısı olarak biliniyordu. Ama İskenderiye Feneri‘ nin gizemli yönü olan ünlü “Ayna” bilimcileri daha çok ilgilendirmektedir. Fenerin ışığını yansıtan aynanın 50 kilometre (35 deniz mili) uzaklıktan görüldüğünü kaynaklar yazmaktadır. Şimdiki İskenderiye kentinin önünde bulunan Pharos Adası‘ nda yer almaktaydı.
İskenderiye Feneri Tarihi
Büyük İskender‘ in ölümünden sonra kumandanlarından Ptolemy Soter, Mısır‘ ı bir dönem yönetti ve İskenderiye‘ nin kuruluşuna tanık oldu. Kentin kıyısını Pharos Adası yani Firavun Adası kapatıyordu. Kıyıda ve liman girişinde su altı çok tehlikeli olduğundan bir fenerin yapılmasi gerekliydi. Tasarım ve ilk çalışmalar Ptolemy Soter‘ e aittir ama fener, oglu Ptolemy Philadelphus tarafindan bitirilmistir. Euclid’ in çagdaşı olan mimar Sostratus, fenerin ayrıntılı hesaplarını vermektedir. Fener, koruyucu tanrılara, Ptolemy Soter‘ e ve karısı Berenice‘ e adanmıştı. Limanın girişini belirtiyordu. İçinde geceleri ateş yakılıyor, gündüzleri ise güneş ışığı bir ayna yardımıyla yansıtılıyordu. Fener, Eski Yunan ve Roma paralarında gösterilmektedir. Araplar Mısır‘ ı ele geçirince İskenderiye‘ yi ve iklimini çok beğendiler ve fener yanmaya devam etti. Ama başkent Kahire‘ ye taşınınca fenerin bakımı ihmal edildi ve kazayla dev ayna kırılınca da bir daha yenisi yapılamadı. M.Ö. 956′ daki depremde fener zarar gördü ama yıkılmadı. Fakat 1303 ve 1223′ te Memlük Sultanı Kayıtbay İskenderiye‘ nin savunulması için bir kale yaptırmaya karar vererek, yıkık fenerin tüm taşlarının ve mermerlerinin kalenin yapımında kullanılması emrini verdi.
Rodos Heykeli
“Ey Güneş! Senin için Rodoslu Dorian halkı bu bronz heykeli Olympos‘ a ulaştırmak için, savaş dalgalarını uzaklaştırmanı ve kenti taçlandırmanı dileyerek yaptı. Kentimiz, yağmadan uzak kalsın. Sadece denizler değil, karalar da özgürlük meşalesinin ışığından yoksun kalmasın” (Heykelin ithaf yazısından)
Sadece 56 yıl ayakta kalabilen Rodos Heykeli için Küçük Pliny; “Evet, yerde yatıyor ama muhteşem” demişti. Rodos Heykeli sadece dev bir heykel değildi, aynı zamanda çok güzel bir ada olan Rodos Adası halkının birliğini simgelemekteydi. Rodos Heykeli, Rodos limanının girişindeydi.
Rodos Heykeli Tarihi
Antik Yunan‘ da belirli güçleri olan kent-devlet sistemi geçerliydi. Lalysos, Kamiros ve Lindos gibi Rodos da, dört ada devletinden biriydi. MÖ 408′ de dört ada anlaşıp, Rodos‘ u başkent yapıp bir birlik kurduktan sonra ekonomik yönden büyük başarı sağladılar. Mısır Kralı Ptolemy, 1.Soter’ le çok gelişmiş bir ticari ilişki içindeydiler. MÖ 305 ‘te Mekadonyalı Antigonid‘ ler, ticari rekabet sonucunda bu Rodos-Mısır ticari birliğini savaşarak kırdılar ama asla kente giremediler. MÖ 304′ te barış yapıldı, birlik yine kuruldu ve tüm askeri malzeme satıldı ve parasıyla Güneş Tanrısı Helios adına dev bir heykelin yapılmasına karar verildi. Heykel 12 yılda yapıldı ve MÖ 282′ de bitirildi. Rodos Heykeli, gemicilere karayı gösteren bir işaret görevi gördü. Ama MÖ 226′ da oluşan çok şiddetli depreme kadar ayakta durabildi. Kent tamamen yıkılmıştı. Heykel ise en zayıf yeri olan dizlerinden kırılarak devrilmişti. Rodoslular, Mısır Kralı 3. Ptolemy‘ den restorasyon için maddi yardım istediler. Ama sonra bir kahin heykelin yapılmasının yasaklandığı kehanetinde bulununca, Ptolemy‘ nin yardımından vazgeçildi. Yaklaşık 900 yıl boyunca kırık heykel öylece yerde kaldı. Tabii artık bir kalıntıydı. Sonra garip bir şey oldu ve Suriyeli bir Yahudi heykeli satın alarak 900 devenin sırtına yükleyip taşıdı. Sonrası bilinmiyor.
Artemis Tapınağı
Artemis Tapınağı, (Yunanca: Artemision; Latince: Artemisium) aynı zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis‘ e ithaf edilmiş tapınak Efes‘ te M.Ö. 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır.
Tapınak, Lydia Kralı Kroisos tarafından başlatılmış 120 senelik bir projenin eseridir. Dünyanın yedi harikasını derleyen Sidon’ lu Antipader tapınağı şöyle tarif etmiştir.
Mağrur Babil‘ in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını ve Alpheus‘ daki Zeus heykelini ve asma bahçeleri gördüm ve Güneşin kolosusunu ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Mausolos‘ un engin mezarını; ama Artemis‘ in bulutlar üzerine kurulmuş evnini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki “İşte!, Olimpus‘ un dışında, Güneş hiç bu kadar büyük birşeye bakmadı.
Bizanslı Philon ise tapınak için şunları yazmıştır:
Kadim Babil‘ in duvarlarını ve asma bahçelerini, Olimposlu Zeus’ un heykelini, Rodos’ un Kolossusu‘ nu, yüksek piramitlerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus‘ in mezarını gördüm. Ama bulutlara doğru yükselen Efes‘ teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümünü gölgede kalmıştı.
Artemis Tapınağı, bugün İzmir kentine 50 km. uzaklıkta bulunan Efes‘ te inşa edilmiştir.
Efesli Artemis
Artemis, Ay tanrıçası olarak Titan Selene‘ in yerini alan Apollon‘ un kardeşi bakire avcı Yunan tanrıçasıdır. Efes’ li Artemis ise oldukça farklıdır. Efesli Artemis‘ in (Efesya) bir Anadolu tanrıçası olan Kibele‘ nin bir kültü olduğu sanılmaktadır. Anadolu’ nun ana tanrıçası Kibele Efes‘ e nasıl geldiği ve orada Artemis adıyla kültünün nasıl başladığı bilinmemekle beraber Kibele‘ nin çeşitli evreler geçirerek Artemis haline geldiği kabul ediliyor.
Zeus Heykeli
Eski zamanlarda Yunanlılar’ ın en büyük festivali, “Tanrıların Kralı Zeus” onuruna düzenlenen Olimpiyat Oyunlarıydı. Bugünkü Olimpiyat oyunlarına benzeyen bu müsabakalarda Anadolu, Suriye, Mısır, Yunanistan ve Sicilya’ dan atletler yarışırlardı. Olimpiyatlar ilk kez M.Ö. 776′ da başladı. Oyunlar 4 yılda bir düzenleniyordu ve Yunan şehir devletlerinin bütünlüğünü sağlamaya yardımcı oluyordu.
Yunanlılar, Yunanistan’ ın batı kıyısında Peloponnesus denen bölgedeki Olimpos’ ta Zeus adına bir tapınak yaptırmışlardı. Kutsal oyunlar süresince, şehir devletleri arasındaki savaşlar kesiliyor ve oyunlar için Olimpos’ a (Olympia) gidecekler için güvenli bir geçiş imkanı sağlanıyordu.
Oyunların yapıldığı yerde bir stadyum ve kutsal bir koruluk vardı. Yunanlılar ilk zamanlarda basit bir yapısı olan tapınağın yerine, zaman içinde oyunların öneminin artmasıyla, yeni ve tanrıların kralının adına yaraşır bir tapınak yapmak istediler. Bunun için Elis’ li Libon yeni bir tapınak yapmaya başladı ve M.Ö. 456′ da Zeus Tapınağı bitirildi.
Zeus Tapınağı, dikdörtgen bir platform üzerine inşaa edilmişti. Binanın yanlarında yeralan 13 adet büyük sütun, tavanı destekliyordu. Her köşede 6 adet sütun vardı. Üçgen şeklindeki tavan heykellerle doldurulmuştu. Kolonların üzerindeki pedimentler, Heracles’ in heykelleriyle süslüydü. Tapınağın içerisinde tanrıların kralı Zeus’ un görkemli bir heykeli yeralıyordu.
Zeus Heykeli‘ ni, Atina’ daki Parthenon tapınağı için Athena heykelini yapan Phidias yapmıştır. Heykel tapınağın batı ucuna yerleştirilmişti. 7 metre genişlikte ve yaklaşık 12 metre yüksekliğindeydi. Zeus, özenle hazırlanmış tahtında oturur şekildeydi. Başı neredeyse tavana değiyordu. Sağ elinde zafer tanrıçası Nike’ ı tutuyordu. Sol elindeyse üzerinde çeşitli metallerden kakmalar olan ve üzerinde kartal olan bir hükümdar asası vardı.
Babil’ in Asma Bahçeleri
Bahçenin, kralın sarayına yakın olduğu tahmin edilerek, antik Babil öreni yakınlarında kazılar yapıldı, bulunan su kanalları ve duvar yıkıntıları Babil’ in Asma Bahçeleri‘ ne ait olabilir. Babil’ in Asma Bahçelerini gören ve bilen yok ama görkemi hala sürüyor ve belki Irak‘ ta birgün yeniden sağlıklı kazılar yapılabilirse daha güvenli veriler elde edilebilir.
“Babil’ in Asma Bahçeleri‘ nin yamacına yaklaştığınızda, yapının kat kat yükseldiğini görüyorsunuz… Dev bitki yığınları, büyük ve kalın ağaçlar öylesine cazibeli ki, bakanları büyülüyor. Nehirden gelen bol suyu aletler yükseltiyor ve dışarıdan bunları göremiyorsunuz.” (Tarihçi Diodorus Siculus)
Meyveler ve çiçekler, şelaleler, yapının katlarından taşan bahçeler, egzotik hayvanlar… İşte Babil’ in Asma Bahçeleri‘ ni görenlerin aklında kalanlar bunlardı. Eğer Eski Yunan’ ın tarihçileri ve ozanları olmasaydı, kimse böyle bir mucizeden haberdar olmayacaktı.
Nabukadnezar kendisi, çivi alfabesiyle bir taş tablet üzerine yazılı olarak günümüze gelen bir metinde sürdürdüğü inşaat faaliyetinden söz etmektedir. Buraya yalnızca surlardan söz etmekle yetinmemekte, ayrıca şu bilgileri de vermektedir.
“Pişirilmiş tuğlaları bir dal biçiminde şekillendirdim ve kraliyet mekanı olarak kendim için Babil‘ in surları arasınsa yüksekterek büyük, basamaklı bir “kumu” yapısı inşa ettim”
Bu kumu yapısının tam olarak ne olduğunu Nabukadnezar‘ ın yazıtı elbette anlatmıyor. Fakat yine de Nabukkadnezar‘ ın burada sayın bitişiğindeki bir bahçeden söz ediyor olması mümkündür. Eski oryantal sarayların çoğunun yanında kraliyet odalar ile doğrudan bir girişle bağlantılı olan ve hükümdarın rahatsız edilmeden dinlenebileceği bir park bulunurdu. Bu tür bahçeler için kullanılan sözcük Yunancaya ve böylece Almancaya‘ da Doğu’ dan geçmiştir.
Edremit'e bağlı Tahtakuşlar ve Çamlıbel köyleri, Kazdağı eteklerine kurulu, birbirine 500 metre aralıklı iki köy. Çanakkale asfaltına iki km mesafedeki bu köyler, mitolojide Bin Pınarlı İda dağı olarak Kazdağları yamaçlarında doğal güzelliklerin yanı sıra dilden dile dolaşan efsaneleri ile de ünlü..
Tahtakuşlar köyünün ataları, 13. yüzyılda Orta Asya'dan Moğol baskısı nedeniyle ayrılıp, Hazar denizi kuzeyinden Horasan'a , oradan da şimdiki Irak'a gelmişler. Orta Asya'da Şamanizm inancını bırakıp Müslümanlığı kabul edince kendilerine Türkmen adı verilmiş. Adana yöresinden Toros Dağlarına girdiklerinde orman ürünlerini işlemeye başlamışlar. Bu kez de adları Tahtacı Türkmeni olarak anılmış. Sultan Mehmet, gemi kerestesi biçtirmek için Tahtakuşlar Köyünün ilk yerlilerini İda Dağına davet etmiş. Gelenlerin bir kısmı Sarıkız efsanesi ile karşılaşınca dağın adını Kaz Dağları olarak değiştirip, kutsal saymışlar. Fatih Sultan Metmet'in "Rahatınız iyi ise burada kalın" demesi üzerine yerleşen ve orman ürünlerini işlemeye devam eden Tahtakuşlar halkı, 1862-1864 yıllarında Bursa bölge valiliğine getirilen Ahmet Vefik Paşa'nın iskan emriyle köyü kurmuşlar. Köy önceleri Avcılarkuşlar ardında da Kuşlar Bayırı adını almış. Sonunda da Tahtakuşlar adı yerleşmiş.
Çevresi Zengin
Bölge, geziler için hayli zengin. 1764 metre yükseklikte bulunan Sarıkız tepesine jeep, minibüs, traktör gibi altı yüksek araçlarla çıkılabiliyor. Havanın çok açık olduğu zamanlarda zirveden Sarıkız, Sarıkızın Babası tepeleri, Marmara Denizi, Edremit Körfezi de görülebiliyor. Hasan Boğuldu, Sutüven Şelaleleri de gezi yerleri arasında bulunuyor. Assos' tan Bergama'ya kadar günlük geziler yapılabiliyor. Efsanesi filmlere bile konu olan Hasan Boğuldu piknik alanına gidenleri, yemyeşil bitki örtüsü içinde çağlayan şelaleler, buz gibi soğuk suların yarattığı serinlik ve göletler bekliyor.
Hasan Boğuldu Efsanesi
Efsaneye göre, yöre aşiretinden bir kız ile ovalı bir delikanlı evlenmek ister. Fakat töreler uymaz ve töre sınavları yapılmasına kara verilir. Kız, ovalı delikanlıya "Benimle evlenmek istiyorsan aşiret büyüklerinin kararı olarak, 40 okkalık tuz çuvalını bizim dağa sırtından hiç indirmeden getirmelisin" der. Çünkü dağlı kız, tuz çuvalını hiç nefes almadan ovadan dağa götürebilmektedir. Delikanlı Hasan, Emine ile evlenebilmek için tuz çuvalını sırtlanır ve dağa çıkmaya başlar. Ne var ki sıcakta terlemiş ve tuz çuvalı sırtında derin yaralar açmıştır. Yarı yolda çıkamayacağını anlar ve gölete kendisini atar. Uzun süre delikanlıdan haber alamayan Emine, daha sonra gölette Hasanın yemenisini bulur. Terk edilmeye dayanamaz ve dere kenarında Hasana verdiği yemeniyle kendini bir ağaca asarak hayatına son verir. Hasan gerçekten gururu yüzünden canına mı kıydı, yoksa debisi yüksek suda serinliyeyim derken başını kayalara çarpıp boğuldu mu bilinmez ama, günümüzde aynı yerde yüzmek isteyenleri çevrede dolaşan görevli orman bekçileri sık sık uyarıyorlar.
Sarıkız Efsanesi
Kazdağı'nda ki diğer bir öykü de Sarıkız Efsanesi... Ayvacık yöresinden bir çoban, eşi ölünce küçük kızı ile Ayvacık yöresinden Güre köyüne yerleşir. Orada baba koyun çobanlığı, kızı da kaz çobanlığına başlar. İlkbaharda yaylaya, sonbaharda kışlamaya inerler. Bu zaman içinde hem babada hem de kızda ermişlik olayları yaşanır! Baba yaşlanıp Hacca gider. Giderken de kızını bir aileye emanet eder. Döndüğünde iftiraya uğradığını görür ve dışlanır. Hakkında kötü sözler söylenen kızını öldürmek niyetiyle dağa çıkarır. Dağ yolunda kızına hakaret edenler olur. Bunun üzerine Sarıkız adını alır. Kız, "Köye suyunuz soğuk, kızınız kavruk olsun " diye beddua eder. Sarıkız babası ile birlikte şimdi kendi adıyla anılan tepeye çıkar. Baba abdest almak için kızından su ister. Kızının iki kez kendisine verdiği suyun tuzlu olması üzerine, bu defa Sarıkızdan tatlı su ister. Suyu anında vermemesinden şüphelenen baba, tuzlu suyu niçin verdiğini sorar. Kız da "Acele ettiğin için denizden alıverdim " yanıtını verir. Böylece ermişliğine inanan baba mahcup olur. Kızını öldürmekten vazgeçer ve kızı terk eder. O anda dağın üzerine simsiyah bir bulut çöker. Dağdaki çobanlar bulut kalktıktan sonra geldiklerinde kızı bir tepede (Sarıkız Tepesi) babasını da 10 km uzaklıktaki bir başka tepede (Sarıkızın Babası Tepesi) ölü olarak bulurlar! Halk baba ve kızı öldükleri yerde gömüp türbelerini çevirirler.
Etnoğrafya Galerisi
Türkiye'nin ilk Etnoğrafya Galerisi Tahtakuşlar Köyü girişinde açılmış. Orta Asyadan Türkiye'ye göç eden ( Konar-Göçer) Türk boylarının ilginç ve özgün kültür varlıklarını sergileyen galeri. Alibey Kurdar'a ait. Kurdar, galeriyi içinde bulunduğumuz kültür varlığını kalıcı kılmak, kültür erozyonundan kurtarmak için açmış. Ayrıca, boş zamanlarında el işi yapanların el işi göz nuru ürünlerini, galerinin satış bölümünde değerlendiriliyor. Satış bölümünde halı, kilim, heybe, çeşitli dokumalar, maketler, boncuk kolyeler ve bir çok yöresel el yapımı folklorik özellikli hediyelik eşya sergileniyor. Ekonomik fiyatla satılan ürünlerden başka Kazdağı eteklerinden toplanan yöresel şifalı bitkiler, çeşitli çaylar, baharatlı otlar da var. Otlara en çok eczacılar rağbet ediyor. En çok satılan otların başında ise bir çok hastalığın gelişmesini durduran "Karabaş otu" geliyor. Sanat Galerisinde bulunan sergi salonu ve kütüphane ile hizmet veren galeride sergi açmak isteyenlere galeriyi kiralayabiliyorlar.Tel no: 0 (266) 387 33 40
Türkmen Mezarlığı
Tahtakuşlar köyünü tam karşıdan seyreden aynı zamanda diğer yamacıyla körfez manzarası ve rüzgarlı havası ile dikkat çeken çam ağaçlı tepede köy mezarlığı yer alıyor. Türkmenlere has özellikler taşıyan mezarlıkta, mezar başlarına su dolu testiler, eşarplar, meyve, çerez gibi yiyecekler bırakılıyor. Mezarları ziyarete giden Türkmenler, mezar çevresinde ailece toplanıp beraberlerinde getirdiklerini yiyip içiyorlar..
FATSADAN GÖRÜNÜMLER.........
Türkiye 'den Vize İstemeyen Ülkeler..
Andorra, Arjantin, Arnavutluk, Bahama, Barbados, Batı Samoa, Belize, Bolivya, Bosna-Hersek, Brezilya, Dominika, Ekvator, El Salvador, Endonezya, Fas, Fiji, Filipinler, Gambia, Grenada, Güney Afrika Cumhuriyeti, Güney Kore, Hırvatistan, Hong Kong, İran, Jamaika, Japonya, Kazakistan, Kenya, Kırgızistan, Kolombiya, K.K.T.C., Kosta Rika, Makedonya, Maldivler, Malezya, Malta, Mauritius, Monako, Romanya, Santa Lucia, San Marino, Seyşeller, Singapur, Solomon Adaları, Şili, Swaziland, Tayland, Trinidad-Tobago, Tunus, Tuvalu, Uruguay, Vatikan